Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

kan grubu

  • 1 kan grubu

    med Blutgruppe f

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kan grubu

  • 2 kan grubu

    гру́ппа кро́ви

    Türkçe-rusça sözlük > kan grubu

  • 3 kan grubu

    n. blood group
    * * *
    1. blood group 2. blood type

    Turkish-English dictionary > kan grubu

  • 4 kan grubu

    blood group, blood type

    İngilizce Sözlük Türkçe > kan grubu

  • 5 kan

    kan Blut n (a fig Stamm, Geschlecht);
    kan ağlamak bitterlich weinen;
    kan alma Blutabnahme f;
    kan almak Blut abnehmen (-den bei);
    kan bağı Blutsbande f;
    kan bankası Blutbank f;
    kan basıncı Blutdruck m;
    kan çekmek fam etwas vom Vater ( oder der Mutter) haben; sich verwandt fühlen;
    kan çıbanı MED Furunkel n (a m);
    kan davası Blutfeindschaft f; Blutrache f;
    kan dolaşımı Blutkreislauf m;
    kan durdurucu blutstillend;
    kan dökme Blutvergießen n;
    kan dökmek Blut vergießen;
    kan dökücü blutdürstig;
    kan gelmek v/unp (es) blutet;
    kan gövdeyi götürüyor es wird viel Blut vergossen;
    kan grubu Blutgruppe f;
    kan gütmek Blutrache üben;
    -e kan istemek jemandes Tod fordern;
    kan kanseri MED Blutkrebs m;
    kan kardeşi Blutsbruder m;
    kan kaybı MED Blutverlust m;
    kan kesen blutstillend;
    kan kırmızı blutrot, knallrot; (der, die, das) Schlimmste;
    -e kan kusturmak jemandem viel Leid zufügen;
    kan lekesi Blutfleck m;
    kan nakli Blutübertragung f;
    kan çıkar scherzh es gibt (sonst) ein Blutvergießen;
    kan plazması Blutplasma n;
    kan portakalı Blutorange f;
    kan sayımı Blutbild n;
    kan sucuğu Blutwurst f;
    kan tahlili Blutsenkung f;
    kan ter içinde schweißgebadet;
    -i kan tutmak fig kein Blut sehen können;
    kan verecek kişi, kan verici Blutspender m, -in f;
    -e kan vermek jemandem Blut spenden; jemandem Blut übertragen;
    kan zehirlenmesi Blutvergiftung f;
    -in kanı başına çıktı das Blut stieg ihm (vor Wut) in den Kopf;
    kanı kaynamak lebhaft sein; herumtollen;
    b-ne kanı kaynamak sich entflammen für jemanden

    Türkçe-Almanca sözlük > kan

  • 6 kan

    1. blood. 2. hem-, hemo-, hemi-, haem-, haemo-. 3. hemic, hematic. 4. lineage, family. -ı ağır 1. dull and boring by nature. 2. sluggish by nature. - ağlamak to shed tears of blood, be deeply distressed. - akçesi blood money, wergeld. - akıtmak 1. to sacrifice an animal. 2. to shed blood. - akmak for blood to be shed. - akmaksızın without bloodshed. - akrabalığı blood relationship, consanguinity. - aktarımı blood transfusion. - aktarmak /a/ to give (someone) a blood transfusion. - alacak damarı bilmek to know where to turn for help. - alma med. bloodletting. - almak /dan/ to take blood (from), bleed. - aramak to be out for blood. - bağı blood tie. - bankası blood bank. - basımı path. congestion. - basıncı blood pressure. - basıncı yüksekliği high blood pressure, hypertension. - başına sıçramak/- beynine çıkmak/vurmak to get or have one´s blood up, see red, blow one´s top. - boşalmak to hemorrhage. -a boyamak/bulamak /ı/ to wreak carnage in (a place). -a boyanmak/bulanmak to be covered with blood. -ı bozuk corrupt or evil by nature. - cisimciği blood corpuscle. - çanağı gibi bloodshot (eyes). - çekme med. dry cupping. -ı çekmek /a/ to resemble (a parent) (in looks and in character). - çıbanı boil, furuncle. - çıkar. Blood will flow./There will be a big fight. - çıkmak for blood to be spilled. - dalgası rush of blood to a part of the body, flush. - damarı blood vessel. - davası blood feud, vendetta. - değiştirme med. exchange transfusion. -ı dindirmek to stanch blood. -ına dokunmak /ın/ to make (one´s) blood boil. - dolaşımı/deveranı circulation of the blood. -ı donmak to be shocked, be horrified. - dökmek to shed blood. - dökücü bloodthirsty. -ına ekmek doğramak /ın/ 1. to be glad that one has caused (another´s) death. 2. to benefit by having caused (another´s) misfortune. -ını emmek /ın/ to exploit (someone) unmercifully. - gelmek to bleed. -ına girmek /ın/ 1. to have (someone´s) blood on one´s hands. 2. to deflower (a girl). 3. to damage, destroy. - gitmek /dan/ to bleed (while defecating or menstruating). - gövdeyi götürmek for much blood to be shed, for many people to be killed. - grubu blood group, blood type. - gütme blood feud, vendetta. - gütmek to seek blood vengeance, engage in a vendetta. - hücresi blood cell. -ı ısınmak /a/ to warm to, feel affectionate or sympathetic towards (someone). -ını içine akıtmak/-ı içine akmak to hide one´s sorrows. - iğnesi hypodermic injection of blood-building medicine. - istemek to be out for blood, want blood revenge. - işeme hematuria. -a kan! Blood for blood!/Death to the murderer! -a kan istemek to want blood revenge. -ı kanla yıkamak to exact blood revenge. - kardeşi blood brother. - kaybetmek to lose blood. - kaybı loss of blood. -ı kaynamak 1. to be full of beans, be full of pep. 2. /a/ to feel a sudden rush of affection for (someone). -ları kaynaşmak to come to like each other very quickly, become good friends in no time. - kesici styptic, hemostatic. - kırmızı blood-red, crimson. -ı kurumak to be exasperated. -ını kurutmak /ın/ to exasperate, vex. - kusmak 1. to vomit blood. 2. to be extremely pained or grieved. - kusturmak /a/ to oppress unmercifully. - kusup kızılcık şerbeti içtim demek to hide one´s sufferings from others. - lekesi blood stain. - merkezi blood transfusion center. - muayenesi law blood test (to determine paternity). - nakli blood transfusion. - olmak for murder to take place. (aralarında) - olmak to be involved in a blood feud. -ında olmak to run in the blood of, be in one´s blood. - oturmak /a/ to have a subcutaneous hemorrhage. - oturması subcutaneous hemorrhage. -ıyla ödemek /ı/ to pay with one´s life (for). -ı pahasına at the cost of one´s life. - pıhtılaşması blood coagulation. - portakalı blood orange. - revan içinde 1. bleeding profusely. 2. covered with blood. -ı sıcak outgoing, friendly, warm, sociable. -ı soğuk unsociable, reserved, cold. -ı sulanmak to

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > kan

  • 7 deniz

    1) мо́ре

    denize açılmak — выходи́ть в мо́ре, отплыва́ть

    deniz baskını — прили́в на мо́ре

    deniz basmasıгеол. трансгре́ссия мо́ря

    deniz bilim — океаногра́фия

    deniz bindirmek — [внеза́пно] разбушева́ться — о мо́ре

    deniz bölgesi — аквато́рия

    deniz buzulu — а) припа́й, ма́ссы прибре́жного льда; б) а́йсберг; плаву́чая льди́на

    deniz çekilmesi — морско́й отли́в

    denize dalmak — а) ныря́ть; б) погружа́ться (о подводной лодке)

    denize dökmek — а) сбра́сывать в мо́ре; б) перен. пуска́ть на ве́тер (напр. деньги)

    denize dökülmek — впада́ть в мо́ре (о реке)

    deniz durmak или deniz düşmek — утиха́ть (о море после шторма)

    deniz elverişliği — морехо́дность, морехо́дные ка́чества

    denize girmek — ку́паться в мо́ре

    deniz hâkimiyeti — госпо́дство на мо́ре

    - ı denize indirmek — спусти́ть на́ воду (судно, шлюпку)

    deniz inşaat tezgâhı — ста́пель; слип

    denize kabiliyetli — морехо́дный

    deniz kazası — кораблекруше́ние

    deniz kulübü — яхт-клу́б

    deniz mıntakası = deniz bölgesi —

    deniz musluğuмор. ки́нгстон, забо́ртный кла́пан

    deniz nakliyat grubuвоен. а) конво́й; б) карава́н судо́в

    deniz nakliyat şirketi — парохо́дство; судохо́дная компа́ния

    deniz ödüncüюр. бодмере́я

    deniz raporu — деклара́ция капита́на

    deniz sathı — у́ровень мо́ря

    deniz (seyrü)seferi — а) морепла́вание; морехо́дство; б) путеше́ствие (пое́здка) по мо́рю

    denizde sefer ilmi — навига́ция (наука)

    deniz üssü — вое́нно-морска́я ба́за

    deniz üzerine çıkmak — всплыва́ть на пове́рхность мо́ря

    deniz yolları — морски́е ли́нии (пути́)

    deniz yoluyla — мо́рем, по мо́рю

    2) волне́ние (шторм) на мо́ре

    deniz tutması — морска́я боле́знь

    onu deniz tuttu — его́ укача́ло

    deniz(ler) var — на мо́ре во́лны; на мо́ре волне́ние

    bugün çok deniz var — сего́дня на мо́ре си́льное волне́ние

    ilkbahara doğru çok deniz olur — к весне́ быва́ет мно́го штормо́в

    3) перен. мо́ре, ма́сса (чего-л.)

    çiçek denizi — мо́ре цвето́в

    kan denizi — мо́ре кро́ви

    Büyük Türk-Rus Sözlük > deniz

См. также в других словарях:

  • kan grubu — is. Bireyde serum ve alyuvarların taşıdığı antijen veya antikorların türüne göre ayırıcı özellikler taşıyan grup …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kan — is. 1) Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı. Ö. Seyfettin 2) mec …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • grup — is., bu, Fr. groupe 1) Küme Bir kadın grubu gözleri komutanın penceresine dikili duruyor. H. E. Adıvar 2) Ortak özellikleri olan varlıklar, nesneler bütünü Lehçeler grubu. 3) mec. Görüşleri, çıkarları bir olan kimseler bütünü, ekip 4) ask.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Ergenekon network — The Ergenekon network or Ergenekon is an uncovered clandestine ultra nationalist organization in Turkey with ties to the country s military and security apparatus. According to the indictment prepared by three Turkish prosecutors handling the… …   Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»